Ashâb-ı kirâm Allah’a iman etmiş, bu imanını koruyabilmek ve amel-i sâlihler işleyebilmek için mücadele etmiş, bu uğurda malını ve canını fedâ etmiş insanlardır. Bu esnâda Peygamber Efendimiz’in tavsiyesine uyarak evlenip çoğalmış, âilelerini en güzel şekilde terbiye edip iman ve sâlih amel emanetlerini onlara günül huzuruyla devredebilmişlerdir. Böylece Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in gözünü aydın etmiş olabilme ümidiyle ferahlamışlardır.
Bugün bize düşen de ashâb-ı kirâmın peşinden gitmek, dünyaya aldanmayarak âhiret hazırlığına ağırlık vermek, bunun da en güzel şekilde âile ortamında olabileceğini bilmektir. Bir âile kurup onu devam ettirmenin nimetleri kadar elbette zorlukları da vardır, ancak nimetleri zorluklarından katkat fazladır. Biz, anlık zevkleri bir tarafa bırakarak ileri görüşlü olmak, asırlar sonrasını ve ebedî hayatı hesab etmek zorundayız. Bunun için de âilenin meşakkatlarine katlanmak, onun huzurlu ortamında iman, ibadet ve ahlâkımızı muhafaza etmek ve bunları yeni nesillere aktararak kıyamete kadar yaşatmak mecburiyetindeyiz. Âile zahmetini çekmeyenlerin bir müddet sonra daha büyük zahmetlere giriftâr oldukları ve en mühim sadaka-i câriye fırsatını kaçırdıkları muhakkaktır.
Burada bizim ashâb-ı kirâmdan naklettiğimiz örnekler deryadan damla kabîlinden birkaç misalden ibarettir. Bununla yetinmeyerek daha fazla sahâbî hayatı okuyup onların örnek hallerini hayatımıza taşımamız bizim için çok faydalı olacaktır. Hatta onların hayatını okumayı hayatımızın virdi hâline getirmeliyiz ki istikâmetimizi sağlam bir şekilde muhafaza edebilelim.
Cenâb-ı Hak cümlemize huzurlu âileler, sâlih nesiller ve kıyamete kadar sürecek sadaka-i câriyeler ihsan eylesin.
Âmîn!