6.1. Abdullah b. Ebî Bekir (r.a)
Abdullah (r.a) İslâm’ın ilk günlerinde müslüman olmuş ve hicret esnâsında çok büyük rol üstlenmiş bir sahâbidir. Peygamber Efendimiz’in Medîne’ye ulaştığı haberini alınca âilesiyle birlikte o da hicret etti. Abdullah (r.a) Mekke fethiyle Huneyn Gazvesi’ne katıldı, Tâif Muhâsarası esnâsında yaralandı. Bir ara iyileşen yarası tekrar açıldı ve yara aldıktan 50 gün sonra şehâdetine sebep oldu. Cenâze namazını babası Hz. Ebû Bekir kıldırdı.[1]
Hz. Ebû Bekir’in torunu Kāsım b. Muhammed (r.a) şöyle anlatır:
Tâif günü Abdullah b. Ebî Bekir’e bir ok atıldı. Yarası iyileşmişti ancak Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in vefatından kırk gün sonra tekrar açıldı ve o sebeple şehîd oldu.
Ebû Bekir (r.a) kızı Âişe vâlidemizin yanına girdi ve:
“–Kızım, vallahi sanki bir koyunun kulağından tutulup evimizden çıkartılmış gibi” dedi.
Âişe (r.a):
“–Kalbini sağlamlaştıran ve seni doğru yolda sâbit kılan Allah’a hamdolsun!” dedi.
Ebû Bekir (r.a) dışarı çıktı, sonra tekrar girdi ve:
“–Kızım siz Abdullah’ı canlı bir şekilde defnetmiş olmaktan korkuyor musunuz?” Hz. Âişe:
“–İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciʻûn babacığım” dedi. Hz. Ebû Bekir:
“–Kovulmuş şeytandan Semîʻ ve Alîm olan Allah’a sığınırım. Ey kızım herkese mutlaka dışardan iki duygu gelir, biri meleğin ilhâmı, diğeri de şeytanın vesvesesi” dedi.
Bir müddet sonra Hz. Ebû Bekir’in yanına Sakîf heyeti geldi. Abdullah’ı öldüren ok hâlâ ona sıkıntı veriyor, kafasını meşgul ediyordu. Oku çıkarıp onlara gösterdi ve:
“–İçinizde bu oku tanıyan var mı?” diye sordu.
Benî Aclân kabîlesinden Saʻd b. Ubeyd (r.a):
“–O oku ben yonttum, arkasına tüyü ben taktım, kuyruğunu ben yaptım ve onu ben attım” dedi.
Bunun üzerine Ebû Bekir (r.a):
“–Bu ok oğlum Abdullah’ı şehîd eden oktur. Senin elinle ona şehâdet mertebesini ihsan eden ve onun eliyle seni alçaltmayan Allah’a hamdolsun! O’nun muhafazası ne kadar geniştir.”[2]
Abdullah (r.a) şehîd olmuş, ona oku atan Saʻd (r.a) da daha sonra müslüman olarak ikisi de rahmet-i ilâhiyeye nâil olmuşlardır.
Abdullah (r.a) şu hadîs-i şerîfi rivâyet etmiştir:
“Müslüman elli yaşına ulaşınca Allah ondan üç çeşit belayı uzaklaştırır: Delilik, cüzzam ve alaca hastalığı. Altmış yaşına geldiğinde onu kendisine yönelme (inâbe) ile rızıklandırır. Yetmiş yaşına geldiğinde kötülükleri silinip iyilileri yazılır. Doksan yaşına geldiğinde Allah onun geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret eder, yeryüzünde Allah’ın esîri olur ve âile halkına şefaat eder.”[3]
Âişe (r.a) şöyle anlatır:
Rasûlullah (s.a.v) başta Abdullah’a âit iki bürdeyle kefenlenip sarılmıştı, sonra bunlar çıkarıldı. Abdullah bu hulleyi vefat ettiğinde kefenlenmek üzere kendisi için sakladı. Sonra: “Allah’ın, Rasûlü’ne kefen yapmadığı şeyi kendim için saklayacak değilim” diyerek onları tasadduk etti.[4]
Abdullah (r.a) Aşere-i Mübeşşere’den Saîd b. Zeyd’in kız kardeşi Âtike ile evlendi.
6.2. Âtike binti Zeyd (r.a)
Âtike binti Zeyd b. Amr el-Kureşiyye (r.a) İslâm’ı ilk kabul eden Müslümanlardandır. Şâirdir. Medîne-i Münevvere’ye hicret ettikten sonra orada Hz. Ebû Bekir’in oğlu Abdullah (r.a) ile evlendi. Güzelliği ve câzibesi kocasını çok etkiliyor, bu sebeple cihâd ve benzeri vazifelerini gereği gibi yerine getiremiyordu. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir (r.a) oğluna baskı yaparak Âtike’yi boşamasını istedi. Abdullah (r.a) babasına itaat ederek karısından ayrıldı ancak buna çok üzüldü. Ayrılık acısını içli mısralarla terennüm ediyordu. Bir gece oğlunun ıstırabını işiten Hz. Ebû Bekir (r.a) onun tekrar Âtike ile evlenmesine izin verdi.
Abdullah (r.a) Tâif Muhâsarası’nda isâbet eden bir ok sebebiyle vefat edince Âtike (r.a) çok üzüldü ve vefat edinceye kadar kocası için ağlayacağını ifâde eden bir mersiye söyledi.
Âtike (r.a) daha sonra Hz. Ömer ile evlendi (12/633). Evlenmeden önce Hz. Ömer’den namazını Mescid-i Nebevî’de cemaatle kılmasına mâni olmayacağına dair söz aldı ve cemaate devam etti. Hatta Hz. Ömer Ebû Lü’lü’ tarafından mihrapta şehid edildiği esnâda Âtike de mescidde bulunuyordu.
Âtike (r.a) Hz. Ömer’in şehid edilmesinden sonra Zübeyr b. Avvâm ile evlendi. Zübeyr’in şehid edilmesi üzerine onun için de bir mersiye söyledi.
Rasûlullah (s.a.v) için de bir mersiye söyleyen Âtike (r.a) şiirleri şâhid olarak gösterilebilecek kadar iyi bir şâirdi. 40/660 senesinde vefat etti.[5]
[1] Mehmet Ali Sönmez, “Abdullah b. Ebû Bekir es-Sıddîk”, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/abdullah-b-ebu-bekir-es-siddik (17.04.2023). Bkz. Hâkim, el-Müstedrek, 3/543, no: 6021.
[2] Hâkim, el-Müstedrek, 3/543, no: 6021; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 9/167, no: 18191.
[3] Taberânî, el-Muʻcemü’l-kebîr, 13/130. Krş. Hâkim, el-Müstedrek, 3/544, no: 6023.
[4] Hâkim, el-Müstedrek, 3/543, no: 6022.
[5] Bkz. Asri Çubukcu, “Âtike bint Zeyd”, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/atike-bint-zeyd (09.05.2023).