İbn-i Abbas (r.a), Hz. Ömer için: “O, Hasan ve Hüseyin’i çok seviyor idi. Atâ hususunda onları kendi evladından üstün tutmuştu” demektedir.
Hz. Ömer (r.a), Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a) için beşer bin dirhem, kendi oğlu Abdullah (r.a) için bin dirhem tahsis edince, Abdullah babasına gelerek:
“‒Ben onlardan önce dünyaya geldim, onlardan önce Müslüman oldum ve hicret ettim, fakat onları benden üstün tuttun!” deyince, Hz. Ömer (r.a):
“‒Yazıklar olsun sana ey Abdullah, sen bana onların dedesi gibi bir dede, onların babası gibi bir baba, onların annesi gibi bir anne, onların nenesi gibi bir nene, onların dayısı gibi bir dayı, onların teyzeleri gibi bir teyze getirebilir misin? Onların dedesi Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’dir, babaları Ali bin Ebî Tâlib, anneleri Fâtımâ, neneleri Hatice, dayıları İbrahim, teyzeleri Zeyneb, Rukayye ve Ümmü Gülsüm, amcaları ise Ca’fer bin Ebî Tâlib’dir” demiş ve onun isteğini geri çevirmiştir.[1]
[1] Ya’kûbî, II, 153; Muhammed Rıza, el-İmâm Ali bin Ebî Tâlib, Beyrut, thz. s. 37; Heytemî, es-Savâiku’l-Muhrika, II,520; Varol, Hz. Hasan, s. 81.