Hz. Hüseyin’in Kısaca Hayâtı

Hüseyin (r.a), hicrî 5 Şaban 4, milâdî 10 Ocak 626 târihinde Medîne-i Münevvere’de doğdu. Künyesi Ebû Abdullah’tır. “Şehîd” lakabıyla meşhur­dur. Rasûlullah (s.a.v), ağabeyi Hasan’a yaptığı gibi o güne kadar Araplar tarafından pek bilinmeyen Hüseyin ismini kulağına bizzat ezan okuyarak koydular ve doğumunun yedinci gününde Akîka kurbanı kestirip Hz. Fâtıma’dan saçının ağırlığınca fakirlere gümüş dağıtmasını istediler.

Hz. Hasan doğumunun yedinci günü sünnet edildi.[1]

Babası Ali bin Ebî Tâlib, annesi Hz. Fâtıma bint-i Muhammed bin Abdullah (s.a.v)’dir.

Rebâb bint-i İmriü’l-Kays ile evlenmiş ve Ali Ekber, Ali Zeynelâbidîn, Fâtıma, Sükeyne, Ebû Bekir, Ömer, Abdullah, Muhammed, Cafer isimlerinde çocukları olmuştur.

Hicrî 10 Muharrem 61, milâdî 680 tarihinde Kûfe yakınlarındaki Kerbelâ’da şehîd edildi.

57 yaşında şehîd edilmiş olmasına rağmen gönüllerde hep genç olarak kalan ve gençlere örnek fazîletli davranışlarıyla hayalleri süsleyen bir şahsiyettir.

O, hicretin 4. senesinde, yâni kâinâtın en mes’ûd günlerini yaşadığı Asr-ı Saâdet’te dünyaya gelmiş ve muhterem dedesinin göz bebeği olmuştu. Onu gören:

“–Bu kadar güzelini de hiç görmemiştim!” derdi. Çünkü o, insanların Allâh Rasûlü’ne en çok benzeyeni idi.[2]

Hz. Hüseyin, 6 yaşına kadar Peygamber Efendimiz’in muhabbet kucağında çok mesrûr ve neşeli günler geçirdi. Çünkü Rasûlullâh (s.a.v) torunlarına çok düşkündü ve onları, “Siz Allâh’ın reyhânlarısınız.” diye severdi.[3] İsteklerini tereddütsüz yerine getirir, onlarla oyun oynar, sırtına bindirip gezdirir, hatta secdede iken sırtına çıktıklarında onlar ininceye kadar bekler, rahatsız etmek istemezdi.

Hüseyin (r.a), insanların gıpta ettiği müstesnâ bir şahsiyet idi. Çok üstün fazîletlere sâhip bir insandı. Herkes tarafından sevilirdi.

Hz. Hüseyin (r.a) çok cömert ve mütevâzı idi:

“Cömert, efendi olur; cimri ise hor ve hakîr olur. Bu âlemde bir mü’min kardeşinin iyiliğini kendinden önce düşünen, öbür âlemde daha iyisini bulur” buyururdu.

Hayâtını Allâh rızâsını ve âhireti kazanmaya adaması, onu pek ulvî makamlara yükseltti. Cennet gençlerinin efendisi oldu.

Hz. Hüseyin (r.a), kendini ibadete vererek zühd ve takvâya dayalı bir hayat sürdü. İnsanlara iyilik ve yardım etmeyi çok sevdi. Müslümanlar arasında huzur ve sükûnu sağlamak, birlik ve beraberliği devam ettirmek için âzâmî gayret sarfetti. Fitne kıpırdanışlarına fırsat vermedi. Muhterem dedesi Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in mânevî mîrâsını koruyup yüceltmek için çalışırken hunharca şehîd edildi. Ona revâ görülen zâlimâne hareketler Fahr-i Kâinât Efendimiz’i ve müslümanları çok üzdü.


[1] Âsım Köksal, İslâm Târihi, IV, 325; Şeblencî, Mümin b. Hasan b. Mümin, Nûru’l-Ebsâr fî Menâkıbi Âli Beyti’n-Nebiyyil Muhtâr, Diyarbakır 1978, s. 131; Varol, Hz. Hasan, s. 51.

[2] Buharî, Ashabu’n-Nebî, 22; Tirmizî, Menakıb, 30/3778.

[3] Tirmizî, Birr, 11; İbn-i Mâce, Edeb, 3.