Hz. Hasan’ın Kısaca Hayâtı

Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in sevgili torunu Hz. Hasan (r.a), Hicrî 15 Ramazan 3, milâdî 625 senesinde Medîne-i Münevvere’de doğdu. Kendisine Hasan ismini Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz verdi. Künyesi Ebû Muhammed’dir. Babası Ali bin Ebî Tâlib, annesi Hz. Fâtıma bint-i Muhammed bin Abdullah (s.a.v)’dir.

Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in yakın alâkası, şefkati ve terbiyesi altında büyüdü. Râşid halifelerin beşincisidir. Halifelik hakkından Muâviye lehine vaz geçmek sûretiyle müslümanlar arasındaki birliği temin etmiştir. Cömert ve hakîm bir zat idi.

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’den 13 hadîs rivayet etmiştir. Rivayetleri Sünen’lerde yer alır.

Birkaç hanımdan 11 çocuğu olmuştur. İsimleri; Muhammed, Zeyd, Hasan, Hasan, Kâsım, Ebû Bekir, Abdullah, Amr, Abdurrahmân, Ömer, Talha.

28 Safer 49 / 7 Nisan 669 ta­rihinde Medîne-i Münevvere’de vefat etmiştir. Yezîd bin Mu­âviye ile evlendirilmek vaadiyle kandırılan eşi Ca’de bint-i Eş’as bin Kays tara­fından zehirlendiği rivâyet edilir.[1]

Vefat etmeden önce kardeşi Hüseyin’e, Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in yanına, bu mümkün olmadığı takdirde Cennetü’l-Baki’de annesinin yanına defnedilmeyi va­siyet etti. Mervân bin Hakem birinci tek­life karşı çıktığı için Medine vâlisi Saîd bin Âs’ın kıldırdığı cenaze namazından son­ra Cennetü’l-Bakî’de annesinin yanına defnedildi.

Hz. Hasan, küçüklüğünden itibaren halim, selim, çarpışma ve mücadeleyi sevmeyen, sulh ve anlaşmayı tercih eden bir şahsiyet ve karakter sergilemiştir. Babasının yanında Cemel ve Sıffîn muhârebelerinde yer almasına rağmen çarpışmaya katılmamıştır.[2]

Hz. Hasan’ın, Tasavvuf ve zühd dünyasında mühim bir yeri vardı. Günlerinin çoğunu oruçla geçirir, riyâdan uzak durur ve nâzik bir dille konuşurdu.[3]

Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin (r.a), yüzüklerine “Zikrullah” nakşettirmişlerdi.[4] Hiçbir zaman gaflete düşmek istemiyor, unuttuklarında hemen hatırlayıp dâimâ Allah’ın zikriyle meşgul olmayı istiyorlardı.

Hz. Hasan’ın fazîletleri saymakla bitmez. O, efendi| hilm, vakar, sekînet ve hayâ sâhibi, son derece cömert, herkes tarafından sevilen, fitne ve kılıçtan nefret eden bir zât-ı mübârek idi.[5]

Hz. Hasan, 25 defa yürüyerek haccetmiştir. Ağzından hiç kötü söz çıkmazdı.[6]

Hz. Hasan’ın neslinden gelenlere “Şerîf” unvanı verilmiştir. Tarihte bunlar tarafından kurulan İdrîsîler, Ressîler, Sa’dîler ve halen devam eden Filâlîler (Fas) ile Hâşimîler (Ürdün) gibi birçok hânedan vardır.


[1] İbnü’l-Esîr el-Kâmil, III, 460; Üsdü’l-ğâbe, II, 15; Süyû­tî, Târîhu’l-hulefâ, s. 192.

[2] Varol, Mehmet Bahaüddin, Hz. Hasan, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2014, 154, 194.

[3] Heyet, Sahâbe’den Günümüze Allah Dostları,  İstanbul: Şule Yayınları, 1996-2001, II, 100.

[4] Beyhakî, Şuab, VIII, 368/5950; Varol, Hz. Hasan, s. 192.

[5] Suyûtî, Târîhu’l-hulefâ, s. 189.

[6] Suyûtî, Târîhu’l-hulefâ, s. 190.