Mersiye

Zâlimler el urup hep şemşîr-i can-rubâya

Kasd ettiler serâpâ evlâd-ı Mustafâ’ya

Devrân olup müsâid ol kavm-i bî-hayâya

Îsâl olundu bî-dâd ser-hadd-i intihâya

Kimler eder tahammül yâ Rab bu ibtilâya

Âmâc edip vücûdun bin nâvek-i kazâya

 

Düştü Hüseyn atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya

Cibril var haber ver Sultân-ı Enbiyâ’ya

 

Cûş eyleyip belâyâ mânend-i mevc-i tûfân

Keştî-i Ehl-i Beyt’i kıldı şikest ü vîrân

Maktul olup ser-â-ser ashâb-ı âl-i Zî-şân

Yektâ-rev oldu ol mâh çün âfitâb-ı rahşân

Her yandan etti savlet hınzır-veş Yezîdân

Ser-tâ-be-pâ vücudun zahm eyleyip kızıl kan

 

Düştü Hüseyn atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya

Cibril var haber ver Sultân-ı Enbiyâ’ya

 

Ashâb u âlinin hep kibârı vü sıgârı

Bir bir kılıp şehîd azm-i huzûr-ı Bârî

Dil teng edip susuzluk tâ Arş’a oldu sârî

Ezvâc-ı tâhirâtın feryâd-ı bî-karârı

Her yüzden etti tazyik a’dâ o şehriyârı

Âhir çıkıp elinden dâmân-ı ihtiyarı

 

Düştü Hüseyn atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya

Cibril var haber ver Sultân-ı Enbiyâ’ya

 

Yârân olup ser-â-pâ mest-i mey-i şehâdet

Meydanda kaldı tenhâ ol mihr-i evc-i hâcet

Bu hâl olup adûya sermâye-i cesâret

Etrâfın aldı birden ol kavm-i pür-dalâlet

Yetmiş iki yerinden mecrûh olup nihâyet

Bundan ziyâde harbe Hak vermeyip icâzet

 

Düştü Hüseyn atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya

Cibril var haber ver Sultân-ı Enbiyâ’ya

 

Ol şâh-ı din-penâhı tenhâ görünce düşman

Etti hücum u savlet şiddetle her taraftan

Bir hâle vardı âhir zahm-ı hadeng-i âhen

Mânend-i kasr-ı Cennet cisminde oldu rûşen

Envâ’-ı yârelerden her cânibinde revzen

Kâzım olup nihâyet bî-tâb harb ederken

 

Düştü Hüseyn atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya

Cibril var haber ver Sultân-ı Enbiyâ’ya[1]

Kâzım Paşa



[1] Kâzım Paşa, Dîvan, İstanbul 1289, s. 28-30.