Ebû Leheb’in karısı Ümmü Cemîl, Allah Rasûlü’ne ezâ ve cefâ etmekte kocasından geri kalmaz, her gece dikenli ağaç dallarını büyük bir demet yapar, boynuna bağlar, geceleyin ayağına batması için Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in geçeceği yollara atardı.[1]
Onların bu zulümleri sebebiyle haklarında Tebbet Sûresi nâzil olmuştu. Ümmü Cemîl bunu duyunca, eline büyükçe bir taş alarak Peygamber Efendimiz’i aramaya çıktı. Allâh Rasûlü (s.a.v), o esnâda Hz. Ebû Bekir (r.a) ile birlikte Kâbe’de oturmuş Kur’ân okuyorlardı.
Ebû Bekir (r.a), onun geldiğini görünce Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’e:
“−Yâ Rasûlallâh! Bu Ümmü Cemîl’dir. Çirkef bir kadındır. Siz’i görüp eziyet etmesinden korkuyorum. Keşke bu kadın Sana bir zarar vermeden kalkıp gitmiş olsaydın!” dedi.
Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v):
“−O beni göremez!” buyurdular ve Kur’ân okuyarak o kadından Allah’a sığındılar.
Hakîkaten de Ümmü Cemîl yanlarına geldiği hâlde Allâh Rasûlü’nü göremedi. Bazı hezeyanlar savurarak çekip gitti.[2]
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Kur’ân okuduğun zaman Biz, seninle âhirete inanmayanların arasına görünmez bir perde çekeriz.” (el-İsrâ, 45)