1. Tatbik Ederek Öğretmesi

Bizzat göstererek öğretmek, Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in tâlim ve terbiye usûllerinden biridir. Muhatabın, meseleyi kolayca anlayıp uygulayabilmesi açısından en faydalı metod budur. Amr bin Şuayb’ın dedesinden rivâyetine göre bir adam Fahr-i Kâinât Efendimiz’e gelerek:

– Yâ Resûlallâh! Abdest nasıl alınır, diye sordu. Allah Rasûlü hemen bir kapla su istedi. Ellerini, yüzünü, kollarını üçer kez yıkadı. Ardından başını meshetti. İşaret parmaklarını kulaklarına sokarak baş parmakları ile kulaklarının dışını, işâret parmaklarıyla da içini meshetti. Sonra da ayaklarını üç kez yıkadı ve:

“– İşte abdest bu şekilde alınır. Bundan eksik veya fazla yapan kimse yanlış yapmış olur” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Tahâret, 52)

Süleyman bin Büreyde’nin babasından rivâyet ettiğine göre bir adam Peygamber Efendimiz’e namaz vakitlerini sordu.

Efendimiz:

“– Bizimle birlikte şu iki günün namazlarını kıl!” buyurdu ve ardından birinci gün beş vakit namazı ilk vaktinde, ikinci gün ise son vakitinde kıldırdı. Daha sonra da:

“– Namaz vakitlerini öğrenmek isteyen şahıs nerede?” diye sordu. O:

– Buradayım yâ Resûlallâh, deyince Allah Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“– Namazlar, bu gördüğün vakitler arasında kılınır” buyurdu. (Müslim, Mesâcid, 176)

Sevgili Peygamberimiz’in, ashâb-ı kirâma namaz kılmayı öğretmesiyle ilgili bir rivâyet de şöyledir.

Sehl bin Sa’d -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- minber üzerinde ayağa kalkarak kıbleye yöneldi, tekbir aldı, insanlar da kalkıp arkasından namaza durdu. Kur’ân okudu, sonra rukû yaptı, insanlar da onunla birlikte rükû yaptılar. Sonra rukûdan başını kaldırdı. Ardından (yüzü kıbleye dönük halde) geri geri gelerek toprağa secde etti, tekrar minbere döndü. Tekrar Kur’ân okudu, rükû yaptı, rükûdan başını kaldırdı. Sonra geri geri gelerek toprağa secde etti. Namazı bitirince insanlara döndü ve:

“– Ey insanlar! Bana uymanız ve nasıl namaz kıldığımı öğrenebilmeniz için böyle yaptım” buyurdu. (Buhârî, Salât, 18; Müslim, Mesâcid, 44)

Yine hac yaptığı esnâda Müslümanların rahatça görüp öğrenebilmeleri için, bir çok rüknü deve üzerinde yapmış ve:

“– Ey insanlar! Hac amellerinin nasıl yapılacağını benden öğreniniz. Bilmiyorum, belki de bu seneden sonra bir daha haccedemem” buyurmuştur. (İbn-i Hanbel, III, 318; Müslim, Hac, 310)

İbâdetlerin îfâsında bu şekilde örnek olan Fahr-i Kâinât Efendimiz, haramların terkinde de hareketleriyle fiilî bir kıstas ortaya koymuştur. Altın kullanmanın erkeklere haram kılınışını tebliğ ederken parmağındaki altın yüzüğü cemaata göstermiş, onu bir daha takmayacağını söyleyerek parmağından çıkarıp atmıştır. (Buhârî, Eymân, 6)

Peygamberimiz’in fiilî davranışıyla insanları yönlendirmesine, Hudeybiye Musâlahası’nda yaşanan şu hâdise güzel bir misaldir: Kâbe’ye gitmeleri engellenen Müslümanlar, anlaşmadan memnun kalmayarak Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in kurbanlarını kesme emrini îfâda yavaş davranmışlardı. Efendimiz hanımı Ümmü Seleme -radıyallâhu anhâ-’nın tavsiyesi üzerine eline bir bıçak alarak yüksek sesle “Bismillâhi Allahu ekber!” deyip kurbanlık develerini kesmişti. Ashab, Peygamber Efendimiz’in kurbanını kestiğini görür görmez, kalkıp develerini kesmeye koyulmuşlardı. Bu hâdiseyi müşâhede eden Ümmü Seleme -radıyallâhu anhâ-:

Müslümanlar kurbanlıklara doğru öyle bir sıçradılar ki birbirlerini ezeceklerinden korktum, demiştir. (Buhârî, Şurût, 15; İbn-i Hanbel, IV, 326, 331; Vâkidî, II, 613)

Resûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem-, emir ve yasakları tatbik yanında, gündelik işlerde de bizzat uygulamalarıyla rehberlikte bulunurdu. Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallâhu anh- şöyle rivâyet ediyor:

Allah Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-, koyun derisi yüzmeye çalışan bir delikanlının yanından geçerken ona:

“– Kenara çekil de (derinin nasıl yüzüleceğini) sana göstereyim!” buyurdu. Elini deri ile et arasına öylesine bir soktu ki kolu tamamen kayboldu ve:

“– Ey genç! Deriyi işte böyle yüz!” buyurdu. Sonra yoluna devam etti… (İbn-i Mâce, Zebâih, 6; Ebû Dâvûd, Tahâret, 72)

Fahr-i Cihân Efendimiz’in tâlim ve terbiye hayatında bu tür örnekler pek çoktur. Zira terbiyede örnek, bütün vâsıtaların en tesirlisi ve başarıya en yakın olanıdır. Örneksiz ve modelsiz bir eğitimde tam olarak başarıya ulaşmak mümkün değildir. Okumak ve öğrenmek için göz ne kadar gerekli ise, aynı âzânın eğitimde de büyük ehemmiyeti vardır. Allah Resûlü’nün mukaddes izinden yürüyen sahâbe-i kirâm ve selef-i sâlihîn de eğitim ve öğretim faaliyetlerinde bizzat örnek olma usûlünü tatbik etmişlerdir. Allah dostlarının hayatlarına baktığımız zaman onların, talebelerini hep halleriyle ve örnek davranışlarıyla terbiye ettiklerini, yapılması gerekenleri herkesten önce fazlasıyla yaptıklarını, her türlü yasaktan şiddetle kaçındıklarını müşâhede ederiz. Bugün İslâm’ı insanlara tebliğ ve tâlim vazifesi olanların, “örnek olma” düstûrunu, hizmetlerinin mihveri yapmaları zarûrîdir.

%d bloggers like this: