İbn Ebî Müleyke (r.a) şöyle der:
Peygamber Efendimiz’in zevce-i tâhiresi Hz. Âişe (r.a) bilmediği bir şey duyduğunda hemen onu araştırır, kaynağına mürâcaat ederek meselenin hakîkatini iyice öğrenirdi. Bir gün Allah Rasûlü (s.a.v):
“Kim hesâba çekilirse azâba uğramış olur” buyurmuştu.
Hz. Âişe (r.a):
“–Peki yâ Rasûlâllah, Allah teâlâ «O vakit kitabı sağ eline verilen kimse kolay bir hesap ile muhâsebe olunur»[1] buyurmuyor mu?” diye sordu.
Rasûlullah (s.a.v):
“–Bu âyette bahsedilen husus «arz»dır. Lâkin kim inceden inceye hesâba çekilirse o helâk olur” buyurdu.[2]
Peygamber Efendimiz’in bahsettiği “arz”, hesap günü amellerin sahiplerine arz edilmesi veya amellerinin tartılması için insanların Mîzân’a arz edilmesidir.[3] Yani sadece gösterilmesi, sorguya çekilmemesidir.
Hanım sahâbîler de Kur’ân-ı Kerim öğrenmeye, ezberlemeye ve anlamaya çok ehemmiyet verirlerdi. Bilhassa Müminlerin Anneleri’nden Hz. Âişe, Hz. Hafsa ve Hz. Ümmü Seleme’den, bunun gibi, tefsire dair rivayetler gelmiştir. Ancak erkeklerdeki gibi kadınlardan meşhur olan kurrâ yoktur. Bunun sebebi kadınlarda aslolanın tesettür olması ve kadının yerinin evi olmasıdır.
Kadınların evlerinde namaz kılması mescitte namaz kılmasından efdaldir. Kadınların insanların önünde açıktan Kur’ân okumaları helal değildir. Onlar evlerinde, kendi aralarında ve küçük çocuklara talim ederken Kur’ân’ı açıktan okuyabilirler.[4]
[1] el-İnşikāk 84/7-8.
[2] Buhârî, İlim 36, Rikāk 49; Müslim, Cennet, 79, 80; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 1/3093.
[3] Ahmed Naîm Efendi, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, 1/100-101.
[4] Buhârî, “Meğâzî”, 29.