Abdullah b. Ebî Müleyke (r.a) şöyle anlatır:
Hz. Âişe (r.a) ölüm döşeğindeydi. İbn Abbâs (r.a) onun huzûruna girmek için izin istedi. Hz. Âişe:
“‒Beni senâ etmesinden korkuyorum” buyurdu (ve izin vermek istemedi). Kendisine:
“‒İzin isteyen Allah Rasûlü’nün amcasının oğlu ve müslümanların önde gelenlerindendir” denildi. Bu sefer Hz. Âişe (r.a):
“‒Ona izin verin girsin” buyurdu. İbn Abbâs, Hz. Âişe’nin odasına girip:
“‒Kendini nasıl hissediyorsun?” diye hâlini hatırını sordu. Âişe annemiz:
“‒Eğer Allah’a karşı takvâ sahibi olabilirsem hayır üzere ve iyi olacağım” diye cevap verdi. İbn Abbâs:
“‒İnşâallah sen hayır üzeresin iyisin. Zira Peygamber Efendimiz’in zevcesisin, Rasûlullah (s.a.v) senden başka bir bâkire ile evlenmedi, sana iftira atıldığında temiz olduğuna dair beraatın semâdan indi” dedi.
İbn Abbâs (r.a) ziyaretini bitirip çıktıktan sonra içeri Abdullah b. Zübeyr (r.a) girdi. Hz. Âişe vâlidemiz yeğeni olan Abdullah’a:
“‒Biraz önce İbn Abbâs ziyaretime geldi ve beni medheden sözler söyledi. O esnâda yok olmayı, unutulup gitmeyi yani zikredilir birşey olmamayı istedim” dedi.[1]
Diğer bir rivayette de İbn Abbas Hazretlerinin muhtereme vâlidemizi tesellisi anlatılır. Buna göre İbn Abbâs (r.a) ziyareti esnasında:
“–Ey mü’minlerin annesi, sen iki sâdık öncünün yanına gidiyorsun; Rasûlullah (s.a.v) ve Hz. Ebû Bekr (ne mutlu sana, artık endîşe etme, ferah ol)!” demiştir.[2]
Öncü (farat), kervandan önce su başına gidip hazırlık yapan ve kuyudan su çeken kimsedir. Âhirete gönderilen farat ise sonradan gelenlere şefaat edip yardımcı olan kişidir.
Bugün böyle bir teselli bize garip gelir ama ashâb-ı kirâm vefat etmek üzere olanlara gıptayla bakar, “ne güzel, Peygamber Efendimiz’e kavuşacaksın” derler ve ona salât u selâm gönderirlerdi. Ölüm döşeğindeki sahâbî de bundan rahatsız olmazdı.
[1] Buhârî, “Tefsîr”, 24/8; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/276; Hâkim, el-Müstedrek, 4/9.
[2] Buhârî, “Ashâbu’n-Nebî”, 30.