Hz. Âişe vâlidemiz şöyle anlatır:
Bir gece Rasûlullâh Efendimiz’in uykusu kaçtı. Ben:
“–Ne oldu ey Allâh’ın Rasûlü?” dedim.
“–Bu gece bizi muhâfaza edecek sâlih bir zât yok mu?” buyurdu.
Biz bunları konuşurken dışarıdan kılıç şakırtısı geldi. Rasûlullâh (s.a.v):
“–Kim o?” dedi. Bir ses:
“–Saʻd ve Huzeyfe ey Allâh’ın Rasûlü, sizi korumak üzere geldik” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) uyudu. Hattâ düzenli bir şekilde nefes alışını işittim. Ardından ‘…Allâh Sen’i insanlardan korur…’[1] âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Rasûlullah (s.a.v) deri çadırdan başını çıkarıp:
“–Ey insanlar, artık gidebilirsiniz, çünkü beni Allâh korumaktadır” buyurdu.[2]
Hicretin ilk yıllarında müslümanlar bir müddet korkulu günler yaşadılar. Bir tarafta Mekkelilerin saldırı tehdidi, diğer tarafta yahûdîlerin kin ve hasedi Medîne’ye yeni gelmiş ve henüz hâkimiyeti tam sağlayamamış Müslümanlarda korkuya sebep oluyordu. Sefer esnâsında çadırda gecelediklerinde ise her zaman için düşman saldırısı sözkonusu idi. Allah teâlâ Peygamber Efendimiz’e güvence vererek tebliğ vazîfesini rahatça yapmasını istedi.
[1] el-Mâide 5/67.
[2] Vâhidî, Esbâbü Nüzûli’l-Kur’ân, thk: Kemâl Besyûnî Zağlûl, Beyrut 1990, 204-205.