İnfâkıma Engel Olma!

Bir kimse Hz. Âişe’ye gelerek, sattığı veya bağışladığı bir şey hususunda yeğeni Abdullah b. Zübeyr’in “Vallahi Âişe ya bu işten vazgeçer veya ben onun böyle davranmasına mâni olurum” dediğini haber vermişti. Hz. Âişe (r.a) bu haberi getiren adama:

“–O böyle mi dedi?” diye sordu. Oradakiler de:

“–Evet, böyle söyledi” dediler. Bunun üzerine Hz. Âişe:

“–Allah’a adağım olsun, ölünceye kadar bir daha Abdullah b. Zübeyr ile konuşmayacağım” dedi.

Hz. Âişe’nin dargınlığı epeyce uzayınca Abdullah b. Zübeyr (r.a) araya şefaatçiler koyarak teyzesinin kendini affetmesini istedi. Fakat Âişe (r.a) “Vallahi ben onun hakkında kimsenin aracılığını kabul etmem, adağımı da bozmam” dedi. Bu dargınlığın hayli uzadığını gören Abdullah (r.a) Zühre Oğulları’ndan Misver b. Mahreme ile Abdurrahman b. Esved b. Abdiyegûs’a konuyu açarak:

“–Allah aşkına beni teyzem Hz. Âişe’nin yanına götürüp barıştırın. Benimle ilgiyi kesip konuşmamak üzere adak adaması helâl değildir” dedi.

Misver ile Abdurrahman (r.a) onun ricâsını kırmayıp Hz. Âişe’nin evine geldiler ve:

“–Allah’ın selâmı ve bereketleri üzerine olsun, girebilir miyiz?” diye izin istediler. Hz. Âişe de:

“–Girin” dedi.

“–Hepimiz mi girelim?” diye sordular. Yanlarında Abdullah’ın olduğunu bilmediği için o da:

“–Evet, hepiniz girin” dedi.

Abdullah b. Zübeyr de onlarla birlikte içeri girdi, perdenin arkasına geçerek teyzesinin boynuna sarıldı ve kendisini afetmesini isteyerek ağladı. Misver ile Abdurrahman da “Allah aşkına onu affet” diye yalvardılar ve:

“–Pekiyi bildiğin gibi Rasûlullah (s.a.v)küs durmayı yasaklamıştır. Bir müslümanın din kardeşiyle üç günden fazla dargın durması helâl değildir” diyerek onunla barışmasını istediler. Hataları affetmenin önemi, akraba ile ilgiyi kesmenin kötülüğü konusunda o kadar çok şey söylediler ki nihayet Hz. Âişe onlara adağından söz ederek ağlamaya başladı:

“–Ben konuşmamak üzere adak adadım, adağı bozmak büyük günahtır” dedi.

Mahreme ile Abdurrahman (r.a) onun gönlünü yapmak üzere o kadar çok şey söylediler ki sonunda Hz. Âişe (r.a) Abdullah ile konuştu. Adağını bozduğu için de kırk köleyi âzad etti. Hz. Âişe sonraki günlerde bu adağını sık sık hatırlayıp ağlar, gözlerinden akan yaşlar başörtüsünü ıslatırdı.[1]

Hz. Âişe (r.a) Abdullah’ın infakına mâni olmak istemesine kızmıştı, zîrâ o cömert bir insandı. Daha sonra yeminini tutmakla yeğenini affetmek arasında kalınca daha fazîletli olanı yaptı ve yemini için keffaret verdi. Çünkü Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştu:

“Bir şey hakkında yemin eden kişi, sonra takvâya ondan daha uygun bir şey görürse, (yemininden vazgeçip) takvâya uygun olanı yapsın!”[2]

Abdullah b. Zübeyr (r.a) teyzesinin yanına Zühre Oğulları’ndan bir takım insanlarla gitmişti. Zühre Oğulları Allah Rasûlü’nün annesi Hz. Âmine’nin kabilesi idi. Hz. Âişe (r.a) ise Peygamber Efendimiz’e yakınlıkları sebebiyle onlara karşı son derece şefkat ve merhametle davranır ve ikramlarda bulunurdu.[3]


[1] Buhârî, Edeb 62.

[2] Müslim, “Eymân”, 15.

[3] Buhârî, Menâkıb, 2.