Kâbe’yi Tavâf

Ümmehât-ı Mü’minîn Kâbe’yi tavâf ederken erkeklerin içine karışmazlardı. Hz. Âişe (r.a) erkeklerden ayrı bir şekilde kenardan tavâf ederdi, (araya bir perde konulduğu da söylenir).

Bir defasında onunla birlikte tavâf eden bir kadın:

“–Ey Mü’minlerin Annesi! Haydi gidip Hacer-i Esved’e el sürerek istilâm ede­lim” dedi. Âişe vâlidemiz:

“–Sen gidebilirsin” diyerek bunu kabul etmedi.

Hattâ Âişe (r.a) ve arkadaşları geceleyin iyice örtünüp tanınmaz bir vaziyette çıkar öyle tavâf eder­lerdi. Beyt’e geldiklerinde durur, erkekler çıktıktan sonra içeri girerlerdi.[1]

Bir defasında Rasûlullah (s.a.v) Mekke’den ayrılacaktı. Ancak zevcesi Ümmü Seleme (r.a) rahatsızlığı sebebiyle henüz tavâf edememişti. Allah Rasûlü (s.a.v) ona:

“–Sabah namazı için kāmet getirildiğinde insanlar namaz kılarken sen de devenin üzerinde (arka taraftan) tavâf et” buyurdu.[2]

Ümmü Seleme (r.a) bu tatlı hâtırasını şöyle anlatır:

“Ben (hac esnasında) Rasûlullâh’a rahatsız olduğumu söyle­dim. Bana:

‘–Deveye binerek insanların arka tarafından tavâf et’ buyurdu. Ben de öylece tavâf ettim. O esnâda Rasûlullah (s.a.v) Beyt’in yanında sabah namazı kıldırıyor ve وَالطُّورِ. وَكِتَابٍ مَسْطُورٍ diye başlayan sûreyi okuyordu.”[3]

Nakledilen bu rivâyetlerden kadınların erkeklerle beraber tavâf edebileceği, ancak mümkün olduğunca erkeklerin arka tarafından tavâf etmelerinin daha iyi olduğu anlaşılmaktadır. Zira tavaf da namaz gibi bir ibadettir. Namazda nasıl kadınlar erkek­lerin arkasında dururlarsa tavafta da mümkün olduğunca buna dikkat etmeleri iyi olur.


[1] Buhârî, “Hac”, 64.

[2] Buhârî, “Hac”, 71.

[3] Buhârî, “Hac”, 64.