Mâriye binti Şemʻûn el-Kıbtıyye (r.a). Künyesi Ümmü İbâhim’dir. Annesi rûmlardan idi. Onu Peygamber Efendimiz’e hicrî 7. senede İskenderiye mukavkısı hediye etmişti. Yolda gelirken Hâtıb b. Ebî Beltaa’nın nasihatleri üzerine müslüman oldu.[1]
Efendimiz’in evlendiği ve evlat sahibi olduğu tek câriyesidir. Onunla evlenerek cariyelerin de hayatta güzel bir mevkîe sahip olmaları gerektiğini insanlara öğretmiştir.
Rasûlullah (s.a.v) bu evlilikle aynı zamanda Mısır ile yakın bir alâka kurmuş ve ashabına orayı hedef göstermiş oldu. Gerçekten bu evlilik, Mukavkıs ve Kıptîler üzerinde derin bir tesir uyandırdı ve bu durum Mısır’ın fethi esnâsında büyük kolaylıklar sağladı.[2]
Rasûlullah (s.a.v) ashâbına Mısır’ı fethedeceklerini bildirdikten sonra şöyle buyurmuştur:
“Oranın halkına iyi davranmanızı tavsiye ediyorum, vasiyetimi tutunuz. Zîrâ onlarla bir neseb, bir de sıhriyet akrabâlığımız vardır.”[3]
Mâlum olduğu üzere Allah Rasûlü’nün nesebi Hz. İsmâîl’e dayanmaktadır. Hz. İsmâîl’in annesi Hâcer vâlidemiz Mısırlı olduğu için Rasûlullah (s.a.v) Mısırlıları akraba saymaktadır. Sıhriyet ise Mâriye vâlidemizden gelmektedir.[4]
Hicrî 8. senede Mâriye vâlidemizden Efendimiz’in oğlu İbrâhîm dünyâya geldi. İbrâhîm’in ebeliğini Ümmü Râfî yapmıştı. Onun kocası Ebû Râfiʻ, doğumu Allah Rasûlü’ne müjdeledi. Bu habere çok sevinen Rasûlullah (s.a.v) ona bir köle hediye etti. Yanındakilere de:
“–Bu gece bir oğlum doğdu, ona atam İbrâhîm’in ismini verdim” buyurdu.[5]
İbn Abbâs (r.a) şöyle anlatır:
Ümmü İbrâhîm (r.a) İbrâhim’i doğurunca Rasûlullah (s.a.v):
“Onu çocuğu âzâd etti” buyurdu.[6]
Bu vesîleyle İslâm’ın Ümmü Veled ile ilgili hükümleri konulmuş oldu.
Allah Rasûlü’nün hayatındaki her bir hareketin pekçok hikmet ve sebebi vardır. Onun sözleri ve davranışları, kıyamete kadar gelecek insanların hüküm çıkardığı çok mühim deliller ve esaslar olmuştur.
İbrâhîm (a.s) on yedi veya on sekiz aylık iken hastalandı ve çok geçmeden vefât etti.[7]
Mâriye vâlidemiz hicrî 16 senesinde vefat etti. Ömer (r.a) bütün insanları cenaze namazı için topladı ve namazını kendisi kıldırdı. Cennetü’l-Bakīʻe defnedildi.[8]
[1] Muhibbuddîn et-Taberî, es-Simtu’s-semîn, 234; TİA, “Mâriye”, 5/360-360.
[2] Ahmet Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ, 1/394-397; M. Sâdık Vicdânî, Hz. Muhammed Niçin Çok Evlendi, 73-76.
[3] Müslim, “Fedâilü’s-Sahâbe”, 226-227.
[4] Bkz. İbn Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye, 1/6.
[5] Müslim, “Fedâil”, 62.
[6] İbn Ebî Âsım, el-Âhâd ve’l-mesânî, 5/450.
[7] Bkz. Asri Çubukçu, “İbrâhîm” md., DİA, 21/273-274.
[8] Muhibbuddîn et-Taberî, es-Simtu’s-semîn, 233.