Urve b. Zübeyr (r.a) şöyle anlatır: İnsanlar Peygamber Efendimiz’e takdim edecekleri hediyeleri Hz. Âişe’nin gününde vermeyi isterlerdi.
Âişe (r.a) bu konuyla ilgi şunları anlattı: Kadın arkadaşlarım (bundan gayrete gelerek) Ümmü Seleme’nin yanında toplandılar ve:
“–Ey Ümmü Seleme, biliyorsun insanlar hediyelerini getirmek için Hz. Âişe’nin gününü kolluyorlar. Hâlbuki bizler de Âişe gibi hayır istemekteyiz. Binâenaleyh sen Allah Rasûlü’ne söyle de o insanlara hediyelerini kadınlarından kimin yanında bulunuyorsa orada vermelerini emretsin” dediler.
Ümmü Seleme (r.a), annelerimizin bu sözünü nöbeti geldiğinde Peygamber Efendimiz’e zikretti. Kendisi hâdisenin devamını şöyle anlatır:
“–Ben bunu Peygamber Efendimiz’e bahsettim ama o benden yüz çevirdi. Sonra diğer nöbetimde tekrar zikrettim, benden yine yüz çevirdi. Üçüncü nöbetim de de söyleyince bana:
‘–Ey Ümmü Seleme, Âişe hakkında bana ezâ verme! Çünkü şu bir hakikat ki Âişe’den başka hiçbirinizin örtüsü altındayken bana vahiy inmedi’ buyurdu.”[1]
Rasûlullah (s.a.v) hanımlarından birini daha fazla sevdiyse bu onun nefsânî bir arzusu sebebiyle değil Allah’ın muradına uyma gayretinin bir neticesi idi. Allah teâlâ Hz. Âişe vâlidemizi daha çok sevdiği için Rasûlü de onu daha çok seviyordu.
Diğer taraftan Mü’minlerin Anneleri de birer insan olduğundan aralarında bu tür insânî duygu ve hâdiselerin yaşanması normaldir. Ancak onlar işin sonunu hep tatlıya bağlıyor, meseleyi büyük bir saygı ve sevgi içinde hallediyorlardı.
[1] Buhârî, “Ashâbu’n-Nebî”, 30.