Hz. Âişe vâlidemiz bir seher vakti bir şey dikerken iğnesini kaybetmiş, tam o sır kandil de sönüvermişti. O esnâda Rasûlullah (s.a.v) içeri girdi ve ev onun nûruyla aydınlanıverdi, Hz. Âişe de iğnesini buldu. Bunun üzerine:
“–Yâ Rasûlallah, yüzünüz ne kadar da nurlu ve aydınlık!” dedi.
Allah Rasûlü (s.a.v):
“–Kıyamet günü beni göremeyen kimseye yazıklar olsun” buyurdu.
Hz. Âişe (r.a):
“–O gün sizi kim göremez?” diye sordu.
Rasûlullah (s.a.v):
“–Cimri” buyurdu.
Hz. Âişe (r.a):
“–Cimri kimdir?” diye sordu.
Efendimiz (s.a.v):
“–İsmimi duyduğunda bana salevat getirmeyen” buyurdu.[1]
Salevât bizi Nûr-i Muhammedî’ye yaklaştırarak ebedî aydınlığımızı sağlar. Cimri, iyiliği ve hayrı kendinden kıskanan kimsedir.
[1] Şemsüddîn Ebü’l-Hayr Muhammed b. Abdurrahman es-Sehâvî, el-Kavlü’l-bedîʻ fi’s-salâti ale’l-Habîbi’ş-Şefîʻ (Dâru’r-Reyyân li’t-Türâs, ts.), 153.