Düğün Yemeği

Enes b. Mâlik (r.a) şöyle anlatıyor:

Rasûlullah (s.a.v) Zeyneb (r.a) ile evlendikleri zaman annem Ümmü Süleym bana:

“–Allah Rasûlü’ne bir hediye takdîm etsek” dedi. Ben de kendisine:

“–Öyleyse bir şeyler hazırla da götüreyim” dedim.

Bunun üzerine hurma, yağ ve keş getirdi, bir tencereye koyarak bunlarla yemek yaptı ve benimle gönderdi. Yemeği Peygamber Efendimiz’e götürdüm. Rasûlullah (s.a.v) bana:

“–Yemeği bırak” buyurdu. Sonra:

“–Bana falancaları çağır” diyerek teker teker isimlerini saydı. Ayrıca: “Kime rastlarsan çağır” buyurdu.

Dediklerini yerine getirip yanına döndüm. Ev insanlarla dolmuştu. Rasûlullâh (s.a.v) elini yemeğin üzerine koydu ve Allâh’tan başka kimsenin bilmediği bir şeyler söyledi. Sonra cemaati onar onar çağırdı. Herkes o yemekten yiyordu. Allah Rasûlü (s.a.v) yiyenlere:

“–Yemeğe Allâh’ın ismini zikrederek başlayın, herkes önünden yesin” buyurdu.

Bu hâl herkes yemeğini yiyip dağılıncaya kadar devam etti. Sonunda çıkanlar çıktı, bazıları da kalıp sohbete devam ettiler. Bir müddet sonra Allah Rasûlü (s.a.v) de çıkıp hücrelerine doğru yürüdü. Peşinden ben de çıkıp “Davetliler gitti artık” dedim. Rasûlullah (s.a.v) evine geri döndü… Bundan sonra şu âyet nâzil oldu:

“Ey iman edenler, Peygamber’in evlerine yemeğe davet olunmaksızın, vaktine de riâyet etmeksizin girmeyin. Fakat davet olunduğunuz zaman girin. Yemeği yiyince dağılın. Söz dinlemek veya sohbet etmek için de (izinsiz) girmeyin. Çünkü bu Peygamber’e eza vermekte, o sizden hayâ etmektedir. Allâh ise, hakkı açıklamaktan çekinmez…”[1]


[1] el-Ahzâb 33/53; Buhârî, “Tefsir”, 33, “Nikâh”, 67, 64, “Et’ime”, 59; Müslim, “Nikâh”, 89.