İnciden Bir Saray

Rasûlullah (s.a.v) hür köle herkes tarafından yalanlanıp eziyetlere mâruz kalarak üzüntü içinde evine döndüğünde Cenâb-ı Hak onu Hz. Hatice’nin basiretli sözleriyle tesellî ediyor, sebâtını sağlıyor ve vazîfesini kolaylaştırıyordu.[1]

Hz. Hatice (r.a) Rasûlullah (s.a.v) için İslâm davasında sâdık bir müşâvir, dert ortağı ve sükûnet kaynağı idi. Canını, malını ve bütün varlığını Allah Rasûlü’ne adamıştı. İslâm’ın ilk yıllarında Allah’ın dînine en kuvvetli maddî ve mânevî desteği o mübârek vâlidemiz sağlamıştı. Bu sebeple vefâ âbidesi Rasûlullah (s.a.v) onu hiçbir zaman unutmadı, dâimâ hayırla yâd etti.

Hatice vâlidemizin fedakârlığına Cebrâil (a.s) bile hayrandı. Vahiy meleği bir gün Rasûlullah (s.a.v) ile sohbet ediyordu. Hz. Hatice’nin elinde bir kap yemekle geldiğini haber verdi. Sonra da şunları söyledi:

“–Hatice yanına geldiği zaman ona Rabbinden ve benden selâm söyle! Onu Cennet’te inciden yapılmış bir sarayla müjdele! Orada ne gürültü vardır ne de yorgunluk.”[2]

Allah teâla Hazretleri’nin Cebrail (a.s) ile gönderilen hususî selâmına mazhar olmak bir kul için şereflerin en yücesidir. Hatice validemizin Allah’ın hususî selamına mazhar olmakla ulaştığı bu şeref, dünyanın yaratıldığı günden beri acaba kaç kula nasib oluştur? Hz. Hatice (r.a) bu ilâhî selâma şöyle mukabele etti:

“O (şanı yüce Allah teâlâ) selâmın kendisidir, selâm O’ndandır, Cebrâil’e de selâm olsun. Ey Allah’ın Rasûlü sana da Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi olsun.”[3]

Âlimler bu cevaba bakarak Hz. Hatice’nin derin bir anlayış sahibi olduğunu ifade ederler. Çünkü Allah’tan gelen selâma mukabele ederken “Selam Allah’a olsun” dememiş, aksine “Allah selâmın kendisidir” demiştir.


[1] İbn Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye, 1/240.

[2] Buhârî, “Menâkıbü’l-Ensâr”, 20; Müslim, “Fedâilu’s-Sahâbe”, 71.

[3] İbn Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye, 1/241; İbn Asâkir, Târîhu Dımeşk, thk. Muhibbuddin Ebû Said Ömer b. Garâme el-Amravî (Dâru’l-Fikr, 1415), 70/118; Muhibbuddîn et-Taberî, es-Simtu’s-semîn, s. 40.