Sıla-i Rahm ve İftirâ

Birgün Hz. Safiyye vâlidemizin câriyesi Hz. Ömer’e:

“−Ey Mü’minlerin Emîri! Safiyye cumartesi gününü seviyor ve yahûdîlerle alâkasını devâm ettiriyor” diye şikâyette bulundu.

Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) bir adam göndererek meseleyi kendisine sordu. Muhtereme vâlidemiz:

“−Cumartesi gününü soruyorsun. Allah onun yerine bana Cumâ’yı ihsân ettiğinden beri o günü sevmiyorum. Yahûdîler hakkındaki soruna gelince, onlar arasında benim akrabâlarım var, sıla-i rahim yapıyorum” cevâbını verdi.

Safiyye vâlidemiz daha sonra câriyesine dönerek:

“–Seni buna sevkeden nedir?” diye sordu. O da:

“−Şeytan” diyerek suçunu îtirâf etti.

Safiyye vâlidemiz de:

“−Git, artık sen hürsün” dedi.[1]

Kendisine haksız yere ithamda bulunan birine bile iyilik etmesi onun İslâm ahlâkını en güzel şekilde benimsediğini gösteren muhteşem bir davranıştır.

Allah teâlâ bize şu güzel usûlü tavsiye ediyor:

“…Sen kötülüğü en güzel bir tarzda bertarâf et. O zaman (göreceksin ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki candan sıcak bir dost oluvermiş.”[2]

Onun İslâmî hassasiyetini gösteren diğer bir davranışı da sıla-i rahime önem vermesi ve bu vesileyle yahûdî akrabâlarının hidâyetine vesîle olabilme gayretidir.


[1] İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe, 8/211-212.

[2] Fussilet 41/34.