b. Elbisesi

Sevgili Peygamberimiz’in üzerine giydiği elbisesi umumiyetle iki parça idi. Belden yukarı giyilene “ridâ”, belden aşağı giyilene ise “izâr” denilmektedir. (İbn-i Sa’d, I, 452) Bu elbise için hadislerde, sevbân (iki parça giysi) tabiri de kullanılmaktadır. (Ebû Dâvûd, Libâs, 19) Ancak, Resûl-i Ekrem’in giymeyi en çok sevdiği elbisesi, “kamîs” denilen ve ayaklara kadar uzanan bir gömlektir. (Ebû Dâvûd, Libâs, 3) Bunun yanında onun, gerektiği zaman normal elbisesi üzerine cübbe ve hırka nev’inden kıyafet giydiği de olurdu. (İbn-i Sa’d, I, 450, 451, 453, 461) “Sirval” denen ve şalvara benzeyen bir giysinin, Efendimiz tarafından giyildiği rivâyet edilmektedir. (Heysemî, V, 121) Allâh Resûlü’nün özel günlere has bâzı kıyafetleri de bulunmaktaydı. Nitekim, bilhassa Cuma ve bayramlarda giyindiği kırmızı çizgili bir cübbesi yanında, muhtelif beldelerden gelen heyetleri karşılamak üzere kullandığı, Hadramut mâmulü bir elbiseden de bahsedilir. (İbn-i Sa’d, I, 451, 458) Yine Efendimiz’in günlük elbisesi hâricinde geceye mahsus giyecekleri de vardı. (Hamidullah, II, 1077)

Fahr-i Cihân Efendimiz’in hangi cins mâmüllerden elbise giydiğine gelince; duruma göre pamuktan ve yünden yapılmış giyecekler yanında, kalın kıldan dokunmuş elbise giydiği de olmuştur. (Ebû Dâvûd, Libâs, 5) Söz konusu elbiselerin renklerinin ise beyaz, siyah, sarı, yeşil ve kırmızı gibi muhtelif renk ve desenlerde olduğu görülür. (İbn-i Sa’d, I, 449-456) Ancak Fahr-i Kainât Efendimiz daha ziyade imkân nisbetinde beyaz giyinmeyi tercih ve tavsiye etmiştir. Zîrâ bir hadisinde:

“Beyaz renk elbise giyiniz. Çünkü beyaz elbise, temiz ve daha hoş görünümlüdür. Ölülerinizi de beyaz kefene sarınız.” (Tirmizî, Edeb, 46) buyurarak, ümmetinin yalnızca dirilerine değil, ölülerine bile beyaz elbiseyi daha uygun görmektedir. Ayrıca Allâh Resûlü mezkûr hadisiyle, bir elbisede öncelikle ve özellikle aranan şartın temizlik olduğuna dikkat çekmektedir.

Efendimiz, elbisesinde nâhoş kokuların bulunmasını istemezdi. Nitekim o, giydiği bir hırkayı, terleyip de yün kokusu hissedince, çıkarmıştır. Bunu bize haber veren Hz. Âişe, Efendimiz’in dâima güzel kokulardan hoşlandığını bildirmektedir. (Ebû Dâvûd, Libâs, 19)

Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, kibre ve gurura götürecek veya aşırı derecede dikkat çekecek elbiseyi giyinmekten kaçınmıştır. Bir keresinde o, Bizans Kralı tarafından hediye edilen oldukça göz alıcı ipek elbiseyi giymiş, ancak; “Bu sana gökten mi indirildi?” diyecek kadar sahâbenin dikkatini çeken bu giysiyi, bir daha kullanmamış ve hediye olarak Necâşî Ashama’ya göndermiştir. (İbn Sa’d, I, 456, 457)

Allâh Resûlü başlangıçta ipek elbise giymiş, daha sonra ise kendisi bunu terk ettiği gibi ümmetinin erkeklerine de yasaklamıştır. Ali -radıyallâhu anh- şöyle demiştir; “Allâh’ın Nebîsi birgün sağ eline bir ipek, sol eline de bir altın aldı ve şöyle buyurdu:

«– Bu ikisi, ümmetimin erkeklerine kesinlikle haramdır.»” (Ebû Dâvûd, Libâs, 11)

Diğer taraftan Resûl-i Ekrem Efendimiz, uzun süre kullandığı elbisesini bir kenara bırakarak yenisini giyme heveslisi olmamıştır. Rengi soluk, eskimeye yüz tutmuş elbise yanı sıra yamalı olanını da giymiştir. Nitekim hanım sahâbîlerden Kayle bint-i Mahreme diyor ki; “Ben Allâh Resûlü’nü gördüğümde o, za’feran ile boyanmış ve rengini atıp solmaya yüz tutmuş, çarşafa benzeyen iki parçadan müteşekkil bir kıyafet giymekteydi.” (Tirmizî, Edeb, 50) Yine Hz. Âişe vâlidemizin ifâdesine göre, Efendimiz’in vefatı esnâsında üzerinde biri yamalı diğeri oldukça sert iki parçadan meydana gelen bir elbise bulunmaktaydı. (Müslim, Libâs, 35; Tirmizî, Libâs, 10)

%d bloggers like this: