Âişe (r.a) şöyle buyurur:
“Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) cenâbetten (çıkmak için) yıkandıklarında, hılâb gibi bir şey isterlerdi. Sonra iki avuçlarıyla su alıp başlarının sağ tarafından başlar, sonra sol tarafını yıkar, ondan sonra da yine iki avuçlarıyla başlarının ortasına su dökerlerdi.”(Buhârî, Gusül, 6)
Şerh:
“Hılâb”ın iki mânâsı vardır. Birincisi, bazı tohumlardan çıkarılan usâre (öz suyu) mânâsınadır. Araplar bazı tohumların usâresini yıkanmadan önce bedenlerine sürerlerdi. Nitekim yıkanma öncesi güzel kokuyu da kullanırlardı. Buhârî’nin meyli de bu yöndedir. Nitekim başlığa “veya güzel koku” tâbîrini koymuştur.
İkincisi, devenin bir sağımlık sütünü alacak genişlikte kap mânâsınadır. Buna göre râvînin sözü, “Hılâb kadar su alan bir kap isterdi” mânâsınadır. Hadîsin râvîlerinden Ebû Âsım en-Nebîl bunun, uzunluğu ve genişliği birer karıştan az olan bir kap olduğunu tahmin etmiştir. Beyhakî de sekiz rıtl (yaklaşık 4.5 litre) su alan bir testi olarak takdir etmiştir.
Bâzı âlimler de bu kelimenin aslında “gülsuyu” mânâsına gelen “Cilâb” olduğunu söylemişlerdir. Araplar güzel kokuyu ve gül suyunu yıkanmadan evvel kullanırlardı. Bundan dolayı da yıkandıktan sonra bedenlerinde onun kokusu ve izi kalırdı.
Gusül abdesti alırken başın sağ tarafından başlamak, sonra sol, sonra da orta ile devam etmek müstehaptır.