SONSÖZ
İdrak sahibi bir insanın, cihanın su ihtisamı karsısında: “Varlık nedir? Sahibi
kimdir? Ben kimim, bu âlemde vazifem nedir? Hayat ve ölümün mahiyeti nedir?”
gibi esaslı sorular üzerinde düsünüp tatmin edici cevaplar araması îcâb eder.
İste İslâm bunlara en tatminkâr cevapları vermis, Rasûlullah Efendimiz de 23
senelik nebevî hayatında bu cevapların mücessem ve muhtesem bir fazilet örneği
olmustur.
Akıl, vicdan ve insaf nazarıyla bakıldığında Đslâm’ın, bugün insanlığın
sahip olduğu yegâne Hak Din olduğu kolayca anlasılır. Bu dünyadaki maddî ve
mânevî huzuruyla birlikte ebedî hayatını da düsünen insanların onu samimî bir
sekilde arastırıp bu yolda birtakım fedakârlıklara katlanmaları gerekmektedir.
Böyle yaptıkları takdirde kendilerinin kazançlı çıkacağı muhakkaktır. Yoksa
İslâm’ın kaybedeceği veya kazanacağı bir sey yoktur. O zâten Cenâb-ı Hakk’ın
muhafaza ve teminatı altındadır. Kur’ân-ı Kerîm’de söyle buyrulur:
“Müsrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için
Rasûlü’nü hidayet ve Hak Din ile gönderen O’dur.21 Sahit olarak Allah yeter.”
22
Su gördüğümüz bütün kâinat, insan ve Đslâm hep Allah’a aittir. Ve Allah
hakkı hâkim kılarak batılı zillete düşürecektir. Kur’ân-ı Kerîm’de söyle buyrulur:
“O, gökten su indirir de vâdiler kendi hacimlerince sel olup akar. Bu
sel, üste çıkan köpükleri alıp götürür. Süs veya baska esyalar yapmak için
ateste erittikleri madenlerden de buna benzer köpükler çıkar. Đste Allah hak
ile batılı böyle bir misalle anlatır. Köpük atılıp gider, insanlara fayda veren
seye gelince, o dipte kalır. İste Allah böyle misaller verir.” (Ra‘d, 17)
Hak-batıl mücadelesi tarih boyunca hep böyle neticelenmiştir. İlâhî din,
insanlar tarafından bozulup içine batıl inançlar karıştıkça Cenâb-ı Hak onları yenilemiş,
kullarına yol gösterecek, faydalı cevher ile faydasız köpüğü birbirinden ayıracak
peygamberler göndermistir. Yani bütün ilâhî kanunlar ve peygamberler bir
altın zincirin halkaları gibi birbiriyle irtibatlı olup aynı kaynaktan gelmistir. Bunun
son halkasını ise Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Muhammed teskil eder.
Biz de bu kitapta Đslâm hakkında uçsuz bucaksız deryadan bir damla misali
çok öz malumat vermeye çalıstık. Đslâm’ı inceleyip arastırdıktan sonra müslüman
olan insanların tecrübelerini naklettik. Pek çok insan, arastırmaları neticesinde
Đslâm’ın, aslı bozulmamıs son ilâhî din olduğu sonucuna varmıstır. Bu sekilde
21 Tevbe, 33; Saff, 9.
22 Fetih, 28.
503
uzun arastırmalar neticesinde müslüman olan insanların sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Üst üste biriken bu tecrübelerin yanlıs olma ihtimali yoktur. Sayısız tecrübeyle
elde edilen bir netice süphesiz doğrudur.
Đslâm derinlemesine incelendiğinde onun, bizim naklettiklerimizden baska
daha nice güzelliklere sahip olduğu görülecektir. Maalesef bugün Đslâm, bilerek
veya bilmeyerek yanlıs öğretilmekte ya da üzeri örtülmeye çalısılmaktadır. Akıllı
bir insana yakısan, Đslâm’ı, pesin hükümlerden uzak ve tarafsız olarak doğru kaynaklardan
bir bütün hâlinde öğrendikten sonra karar vermektir.
Cenâb-ı Hak bütün insanlığa dünya ve âhiret saâdeti lûtfeylesin! Dünya
hayatı bitmeden en doğru yolu bularak bize tanınan imtihan süresini en
verimli sekilde değerlendirmeyi hepimize nasip eylesin! Elinizdeki eseri de bu
yoldaki sebep ve vasıtalardan biri kılsın!.
Âmîn!.
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ. وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ. وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
“Senin izzet sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir. Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun!” (Sâffât, 180-182)