Kırmızı Elbiseyle Namaz Kılmak
Ebû Cuhayfe (r.a) şöyle buyurur:
“Bir defasında Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’i kızıl sahtiyandan yayvan küçük bir çadır içinde gördüm. Bilâl (r.a) Rasûlullâh (s.a.v)’in abdest suyunu alıp getirdi. İnsanlar, Efendimiz’in kullandıkları o abdest suyundan almaya koşuşuyorlardı. O sudan her kimin eline bir şey geçtiyse (teberrük için) üzerine sürdü. Ele geçiremiyenler ise arkadaşlarının elindeki ıslaklıktan hissemend oldular. Sonra gördüm ki, Bilâl (r.a) bir harbe (mızrak) alıp (kubbenin dışında bir yere) dikti. Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) kırmızı bir hulle (elbise) giyinmiş ve paçalarını kıvırmış vaziyette çıktılar. Harbeye doğru durarak oradaki insanlara namazı iki rekât olarak kıldırdılar. Harbenin önünden insanlar ve hayvanlar gelip gidiyordu.” (Buhârî, Salât, 17)
Şerh:
Ebû Cuhayfe (r.a) anlatıyor: Rasûlullâh (s.a.v) öğle sıcağında Bathâ’ya çıktılar. Abdest alarak öğle ve ikindi namazını ikişer rekât olarak kıldılar. Önlerinde kısa bir mızrak vardı… O arada baktım insanlar kalkmışlar, Efendimiz (s.a.v)’in mübârek ellerini tutuyorlar ve yüzlerine sürüyorlardı. Ben de bir elini tuttum ve o mübârek elini yüzüme sürdüm. Bir de ne göreyim, mübârek eli kardan daha serin ve miskten daha güzel kokulu idi. (Buhârî, Menâkıb, 23; Ahmed, IV, 309)
Bu hadîsteki hâdise, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in Mekke’ye yaptıkları seferlerinden birinde vâki olmuştur. Ya Mekke fethi veya Veda Haccı esnâsındadır. Allah Rasûlü (s.a.v) Minâ’ya yakın Ebtah denilen yerde imişler. Nesâî’nin rivayetine göre, yanlarında kırk kadar sahâbî varmış.
Bu hulle -hadîsin lâfzından anlaşıldığına göre- başka renk karışmamış kan kırmızı bir elbise idi. Binâenaleyh bundan, safî kırmızı olan elbise giymenin haram olmadığı, bu tür elbiselerle kılınan namazın câiz olduğu hükmü çıkarılıyor. Ancak Hanefî mezhebi imamları, diğer hadislerden hareketle katıksız kırmızı renkten ibaret elbise giymeyi mekruh kabul etmiştir. Şâfiî mezhebi imamları ise bunu câiz görürler. Aynı şekilde erkeklerin zaʻferan veya safranla boyanmış katıksız sarı renkli elbiseler giymesi de mekruhtur.
Efendimiz (s.a.v) ve ashâbı, seferî oldukları için öğle ve ikindiyi ikişer rekât kılmışlardır.
İmâm’ın sütresi cemaatin de sütresi yerine geçer. Efendimiz’in önüne sütre olarak bir harbe dikildiği için onun ötesinden insanların ve hayvanların geçmesi namazlarına bir zarar vermemiştir.