Mestler Üzerine Meshetmek (105. Hadis-i Şerif Dersi)

Mestler Üzerine Meshetmek from ilamtv on Vimeo.

Mestler Üzerine Meshetmek

Saʻd bin Ebî Vakkâs (r.a), Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in mestleri üzerine meshettiğini Abdullah bin Ömer (r.a)’ya nakletmişti. Abdullah bin Ömer (r.a), babası Hz. Ömer’e bu mevzuyu sordu. O da:

“‒Evet (meshettiler).” dedikten sonra şöyle devam etti:

“‒Saʻd (r.a), Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’den rivâyeten sana birşey söylerse onu artık başkasına sorma!” (Buhârî, Vudû’, 48)

Şerh:

Saʻd (r.a) Irak vâlisi iken Abdullah (r.a) onun hazarda mestler üzerine meshettiğini görmüş ve buna îtiraz etmişti. Saʻd (r.a) da Rasûlullah (s.a.v)’den böyle gördüğünü söyledi ve Medîne’ye dönünce babasına sorabileceğini ifade etti. Daha sonra birlikte sorup tasdik aldılar.

Abdullah bin Ömer (r.a) sohbeti kadîm ve rivâyetleri çok olan kıymetli bir sahâbî olduğu hâlde ta o zamana kadar bu bilgiye muttali olamamış veya meshin sadece sefer esnâsında câiz olduğunu zannetmiş gibi görünüyor. Bu da bir âlimin her meseleyi bilemeyeceğine parlak bir nümunedir. Mestler üzerine meshetmek seksenden ziyâde tarik ile rivayet edildiğine ve yalnız Hasan Basrî (r.a)’in bunu yetmiş kadar sahabîden işitmiş olduğuna göre, bu rivayetin tevâtür derecesine çıktığına hükmetmek mümkündür. Mestler üzerine meshetmeyi câiz görmeyen hâricîler ile şiîlerin boş delillerine ise îtibar edilmez. Mâide sûresindeki âyet ile bunun neshedildiğini söyleyenler de yanılıyor. Zira Mâide sûresi, hicrî 5. senede Müreysi Gazvesi’nde nâzil olmuştur. Halbuki Muğîre bin Şuʻbe (r.a), Peygamber Efendimiz’in, en son gazvesi olan 9. senedeki Tebük’te mestleri üzerine meshettiğini rivâyet eder. Aynı şekilde Mâide sûresinin nüzûlünden sonra müslüman olan Cerîr bin Abdullah el-Becelî (r.a) da hazarda meshetmiş ve Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in böyle yaptığını söylemiştir. (Ahmed Naîm Efendi, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, I, 168)

*

Amr bin Ümeyye ed-Damrî’den rivâyete göre o (r.a), Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in mestleri üzerine meshettiğini görmüştür. (Buhârî, Vudû’, 48)

%d bloggers like this: